MİSKETLER MEŞELER BİLYELER
- seda aydın
- 17 Mar
- 3 dakikada okunur

MİSKETLER BİLYELER MEŞELER
Dayımdan kalmış bu miras bana. Ananemin evinde bir ceviz ağacından yapılmış sandığın içinde buldum bu rengârenk mirası. Üşenmedim saydım.. Yüze kadar saymayı bildiğimden gerisini sayamasam da sayamayacağım kadar çoktu işte mirasım.. Artık tüm arkadaşlarımdan zengindim. Biricik dayım askere gidince biricik ananem yalnız kalmasın diye beni Ankara’ya göndermişti hayatında hiç biricik olamayan ama benim için hep biricik olan annem. O zamanlar çocukların çok fikri alınmaz, sofraya misafirden önce oturulmaz, söz hakkı kelimesinden çok ‘beşkardeş’ kelimesini pekiyi tanıdığımız zamanlardı. O yüzden de bana gitmek ister misin diye pek soran olmadı. Karnımın ananemin -bizden kat be kat zengin sofrasında- daha iyi doyacağını düşünmüştü de ruhumdaki açlığın bende açacağı yarayı düşünememişti anneciğim.
Ananemin yanına yuvadan atılmış bir kuş gibi düştüğüm ilk gün duvarda gözleri çıkarılmış gri tüylü bir postu görünce çığlığı bastığımı hiç unutmam. Dayımın ilk avcılık hatırasıymış diye ballandıra ballandıra anlatırken benim aklım hayvanın çektiği acılara takılmıştı çoktan. Küçücük aklımla acısını hissetmiş, insanın doğaya verdiği zararı o gün anlamaya başlamıştım. Sadece ben de bir işe yaradım demek için, duvarını süslesin diye neden bir hayvanı öldürürdü insanoğlu? Doğa bunun intikamını elbette vakti gelince alırdı almasına da dayımın bundan haberi yoktu. Avcı toplayıcı değildi bizim nesil. Tükettigimizi bile üretmekten aciz hazır yiyicilerdik. Birinin çıkıp sadece zevk için hayvanların neslini tüketen avcılara bunu hatırlatması gerekirdi. Kararımı vermiştim, evdeki tilkiyi öldüren silahı alıp toprağa gömecektim. Kimse bulamayacaktı ve artık hiçbir hayvan avcı zevkinin kurbanı olmayacaktı.
Planımı yaptım. Ananemin yatak odasındaki ceviz sandıktaydı tüm gizli eşyalar. Bir temmuz sıcağı ki sormayın. Biz deniz görmeden kararan çocuklardık Ankara’nın kuru sıcağında. Mahalledeki oyuna salçalı ekmek arası verdiğimiz öğle saatlerinde ananem alt komşusu Türkan Teyze’ye çay içmeye gitmişti. O gün tam da Sinan’ın da annesi olan Türkan Teyze’deydi salçalı ekmek yapma sırası. Herkes bir köşede ekmeğini yerken üst kata çıkıp saksının altındaki evin anahtarını buldum. Kapıyı soluğumu tutup açtım, o silahı alıp gömecek yok edecektim. Yüklüğü bin bir emek indirdim açtım sandığın kapağını. Silah yoktu. Daha doğrusu hayatta hiçbir şeye tam sahip olamamış eğreti dayımın silahı da kendisine ait değilmiş bunu sonradan öğrenecektim. Doğayı kurtaracak bir kahraman olamadığıma hayıflanırken siyah bir poşetten şangır şangır sesler geldi. İşte 6 yıllık şahsi hayatımın en büyük zaferi misketleri bulduğum gündür. Artık zengindim, mutluluktan ağlayacaktım. Annemi özlediğim için her gün ağlayan ben bu sefer misketlerime ağlıyordum. Eğitim hayatı ve iş hayatı pek de parlak olmayan sorumsuz dayımın tek zaferi ve tek başarısı misket oyunlarındaki başarısı olunca ananem saklamış bu misketleri. Dayımdan da bana geçmiş bu miras.
O yazı geçirdikten sonra anneme kavuştum. İzmir’e döndüm. İzmir benim doğduğum yer, evim, yurdum. Annem İzmir kokardı. İzmir annem kokardı. Ben işte bu ikisini bugün bile koklamaya hala doyamam. Misketlerim ve yarı değişmiş Ankara ağzi konuşmamla önce dışlandım İzmir’imde. İzmir’de de aynı oyun oynanıyor ama bu kararmış sıska misket zengini çocuğu kimse oyununa almaya yanaşmiyordu
Bana ‘Ankara Bebesi’ diyorlardı. Meğer "benim hepinizden çok misketim var beni de oyununuza alın!" dediğimde anlamıyormuş mahallemdeki çocuklar. Çünkü İzmir’de misketin adı meşeymiş, diğer adı da bilye. Kimse misketlerimle ilgilenmiyordu.
Yine bir plan yaptım. Her gece yatmadan önce saydığım misketlerimle o gece tek tek öpüp koklayarak sarılarak vedalaştım. Bu geceden sonra sizin adınız meşedir bilyedir Izmir'de misketi tanıyan yok dedim bir bir anlattım. Anladılar mı bilmem boyunlarini büktüler. İsimlerini değiştirmeme biraz bozuldular... Bir hüzün çöktü içime. Ve asıl söylemem gerekeni sona sakladım. Sizleri mahalledeki cocuklara yağma yapmak zorundayım. Eğer sizi paylaşırsam mahallede arkadaşlarım olacak dedim misketlerime. Misket deyince onlar da bana kızdı bu sefer ağız alışkanlığı dedim özür diledim meşelerimden. Ben sizi yine üterim yine yanıma alırım dedim. Aramızda anlaştık ağlaştık, vedalaştık. Sabah yağma yaptım tüm meşelerimi. Yavrularımdan ayrılır gibi oldum. Ama ömürlük dostlar kazandım bu paylaşımla. Bana bu paylaşım ve bu veda o gün bir şeyi daha anlattı. Annemi o gün misketlerimden meşelerden bilyelerimden mecburen ayrılırken daha iyi anladım..
コメント